Çernobil Yükleniyor: Termik Santraldeki Yangının Benzeri Akkuyu Nükleer Santrali’inde Yaşansa Ne Olur?

Çernobil Yükleniyor: Termik Santraldeki Yangının Benzeri Akkuyu Nükleer Santrali’inde Yaşansa Ne Olur?
0

Günlerdir uyarı yapılmasına rağmen, yangının söndürülmesine destek verilmediği için Milas‘taki termik santral alevlere teslim olmuş durumda.

Muğla‘daki termik santrale sıçrayan yangın kontrol altında. Peki bu yangın ya nükleer santralde çıksaydı? Bu santral de şu an inşaatı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali olsaydı ne olurdu?

Bu sorunun tahmin edebileceğinizden de fazla ürkütücü cevabı var. Bir dizi ihmalkarlık sonucunda termik santrale sıçarayan yangının gelişi günler öncesinden biliniyordu.

Akıllara doğal olarak Çernobil geliyor. Özellikle dizisi sayesinde ihmalkarlıklar silsilesi yüzünden bu felaketin yaşandığını gördük.

Termik santral faciasında da benzer bir yönetememe sorunu yaşandığı için ileride oluşabilecek bir nükleer felaket ihtimali herkesi çok daha tedirgin etmeye başladı.

Şu an Türkiye’de aktif bir nükleer santral yok fakat 2023‘te açılacağı duyurulan Mersin Akkuyu’daki nükleer santralin inşaatı devam ediyor.

Sinop’ta da bir nükleer santral kurulmak istendi fakat başlangıçtaki maliyet tahminlerinin ikiye katlanması üzerine proje durduruldu.

Yapılan fizibilite ve yer araştırmaları sonucunda Akkuyu sahasının uygun bir yer olarak belirlenmesinin nedeni, bölgenin deprem riskinin ve nüfus yoğunluğunun düşük olması, en yüksek taşkının 6 metreyi geçmemesi ve arazinin inşaata uygun olması gibi unsurlar göz önüne alındığı belirtilmişti.

Akkuyu’daki santralin etrafındaki çitlerle çevrili toplam alan 1022 hektar, santralin inşaat sahası 225 hektar. Arazi, etraftaki bölgelerden 200 metreye ulaşan dağlarla ayrılıyor, 4.5 km’lik bir asfalt yolla D-400’e bağlanıyor.

Uydu görüntülerinden de gördüğünüz gibi etrafında yoğun bir ağaç kitlesi bulunuyor. Yani orman yangını tehlikesi çok olası.

Özellikle de küresel ısınma nedeniyle yangın sayısı bu kadar artmışken. Santralin olduğu yer daha önce tamamen ormandı fakat inşaat nedeniyle çok ciddi miktarda ağaç kesildi. Hatta bu çevresel katliam çok eleştirildi.


Deniz yapıları ve limanın ihalesini 394 milyon dolara Cengiz İnşaat kazanmıştı. Temel atma töreninin ardından çevreciler tarafından girişteki demir kapı kilitlendi. Daha sonra polis müdahalesinden sonra eylem sona erdi.

Nisan 2018’de Putin ve Erdoğan, santralin birinci ünitesinin temelini attı:

Peki bu santral ne kadar güvenli?


Reaktörde iki kat koruma seviyesi var. İlk katın tabanında 169 ton ağırlığında 5,8 m yüksekliğinde ve 6,1 metre çapında kor tutucu bulunuyor.
Reaktör, tehlike anında elektrik gücü beslemesine ihtiyaç duymayacak biçimde tasarlandı.
Güvenliği ayrıca kontrol çubukları, aktif ve pasif acil durum kor soğutma sistemleri, acil durum borik asit enjeksiyon sistemi, buhar üreteci soğutma sistemi ile reaktör kalbi ve yakıt havuzundan acil durum ısı çekişi ile sağlanıyor.

Bütün bu güvenlik bilgileri içinize su serper gibi mi oldu? Bir de aşağıdaki eleştirileri okuyun:

Prof. Dr. Tolga Yarman’a göre santralin lisansı günümüz şartlarını kapsamıyor: “Santralin lisansı 1970 yılından kalma veriler ile 2013 yılında güncelleme yapılmıştır ve o dönemde çevresel etki değerlendirmesi, turizm etki değerlendirmesi ve meyve sebze etki değerlendirmesi yoktu. Ayrıca Three Mile adası kazası, Çernobil reaktör kazası, Fukuşima I Nükleer Santrali kazaları sonrasında güncellenen lisans güvenlik gereksinimleri Akkuyu Nükleer Enerji Santrali için alınmamıştır.”

Projede görev yapan Mersin Bölge Kamu Diplomasisi ve Devlet İlişkileri Bölge Müdürü Faruk Uzel, 2015 yılı Eylül ayında istifası sonrasında projeyi yürüten mühendislerin daha önce nükleer santral kurulumunda çalışmamış olmaları ve dikkatsizliğinden, santraldeki güvenlikle ilgili temel zaafların gizlendiğinden ve mühendislik hataları nedeniyle 1 nolu reaktörün kıyı kenar çizgisi altına yerleştirilmesiyle ilgili olan şikayetleri basına yansıdı.

1977 yılında zemin etüdünde işçi olarak çalışan Hüseyin Sarı, çalışma yaparken fark ettiği sorunu ifade ediyor:

“Yeraltından çıkardığımız toprak kaya değil, kırık kum şeklinde gelirdi. Zeminin sağlam olmadığı o zamandan belliydi. Bir uzman ekibin çıkan taşları inceleyeceğini duyduk. Hemen Sinop’tan bir tır dolusu taş getirttiler. Akkuyu’dan çıkan toprağı tıra, Sinop’tan gelen taşı da incelenmesi için sandığa boşalttık. Akkuyu yerine Sinop’un taşına sağlam raporu verildi. Yeraltındaki boşlukları doldurmak için her gün 25-30 ton çimento basıyorduk; çimento 300 metre öteden denizden çıkıyordu. Burada zeminin sağlam olduğunu kim söyleyebilir?”
Altyapı işlerinde çalışmış olan Süleyman Aytekin yaşadıklarını anlatıyor: “Sahildeki engebeyi düzeltmek için vurduğumuz matkaplar bazı yerlerde 10 metre indiğinde deniz seviyesine denk geliyor, su çıkıyordu. Biz ne olacağını sorduğumuzda susturmak için tehdit ediyorlardı.
6 Temmuz 2017’de, Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen ve Türkiye’nin Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını tavsiye eden raporda, Akkuyu Nükleer Enerji Santrali projesinden vazgeçilmesi tavsiye edildi.
Raporda; “AP, Türkiye hükümetini Akkuyu Nükleer Enerji Santrali’nin yapımına dair planlarını durdurması çağrısında bulunuyor” ifadelerine yer verildi ve santralin yapılacağı bölgenin güçlü depremlere eğilimli olduğu iddia edildi. Santralle ilgili Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna Türk Tabipleri Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve Türkiye Barolar Birliği’nin itirazı üzerine Danıştay’da dava açıldı ve ilk duruşma 22 Kasım 2017’de görüldü.

26 Nisan 1986’daki Çernobil Faciası’nı hatırlayalım:

Büyük bir patlamayla reaktörün tavanı havaya uçuyor. Reaktör atmosfere maruz kalıyor. Reaktörün havayla teması sonucu başlayan yangın 10 gün boyunca devam ediyor. Radyoaktif bulutlar, Avrupa’nın önemli bir bölümüne radyoaktif serpinti olarak dökülüyor.

Çernobil’de çıkan yangını söndürmek üzere bölgeye çok sayıda itfaiye ekibi gönderilmişti. İtfaiyecilerden 134’ü akut radyasyon dozuna maruz kalmıştı. 28’i birkaç ay içerisinde hayatını kaybetti. Kazadan bu yan en az 19’u daha öldü.

Bugün yasak bölge Ukrayna ve Beyaz Rusya arasında 4 bin kilometrekarelik bir alanı kapsıyor. Neredeyse tüm İstanbul kadar büyük bir alan. Santrale 30 kilometre mesafedeki tüm yerleşim yerleri tahliye edilmişti. Kimsenin buralara geri dönmesine izin verilmeyecekti.

Bu bölge hâlâ tehlike arz ediyor. Uzak geçmişe gitmeye gerek yok, 12 Nisan 2020’de Ukrayna’da çıkan bir orman yangınının Çernobil’e ulaşmasına ramak kalmıştı:

Nükleer felaketin yaşandığı tesis ile yangın arasında 1 km kalmıştı. Hatta yangın, nükleer patlama nedeniyle tahliye edilmiş 12 köye de sıçramıştı. Evet, nükleer santrallerde kaza oranı az oluyor fakat ülkemizdeki termik santralin göz göre göre yanması, havai fişek fabrikalarının ihmaller nedeniyle patlaması gibi durumlar kimseye güven vermiyor.

Sosyal medyadaki tepkilerden de göreceğiniz üzere insanlar nükleer bir felaketten çekiniyor:

Özetle; bu gibi felaketler ve nükleer santralin yapım sürecine yönelik eleştiriler gösteriyor ki gerçek bir nükleer tehlike çok uzağımızda değil, kapımıza dayanmış durumda!

Webteknocom’un hazırladığı Türkiye’nin Çernobil’ine giden videosunu hemen aşağıdan izleyebilirsiniz:

Kaynak: Vikipedi, Vikipedi 2, Euronews, BBC

Kaynak:https://www.webtekno.com/yangin-akkuyu-nukleer-santrali-yasansa-ne-olur-h113167.html.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_end_m
    BEĞENDİM
  • 0
    alki_
    ALKIŞ
  • 0
    _a_kin
    ŞAŞKIN
  • 0
    k_t_
    KÖTÜ
  • 0
    berbat
    BERBAT

1959 yılında Samsunda doğdu. 1989-2005 Yılları arasında Temsa, Mitsubishi, Sabancı Holding grubunda Otomotiv, Bilgi işlem ve Yazılım bölümlerinde Müdür olarak çalıştı. Adnan Güney, şu anda, Network Dizayn Yazılım ve Tasarım koordinatörü olarak çalışmalarına devam etmekte. Ayrıca Blogger, Wordpress, Tumblr, Google sites gibi alanlara ilgili olup, uzun yıllardır SEO ve Alexa üzerinde çalışmakta.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir