Duygu ve duyarlılık: Yapay zekanın duyguları öğrenmesini istiyor muyuz?

Duygu ve duyarlılık: Yapay zekanın duyguları öğrenmesini istiyor muyuz?
0

Duygu tanıma teknolojilerinin işleyişini, yararlılığını ve mahremiyet konusunda uyandırdıkları endişeleri inceleyeceğiz.

Bir gün eve kötü bir ruh halinde geldiğinizi hayal edin, kapıya yeterince hızlı açılmadığı ve ampulün de patlamış olduğu için sinirlenip bağırıyorsunuz — Bu sırada akıllı asistan, hemen dinlendirici bir müzik açıyor, kahve makinesi de size taze bir kahve koyuyor. Veya bir dükkana giriyorsunuz, yaklaşmak üzere olan görevli robot mutsuz suratınızı görüyor, arkasını dönüyor ve başka bir müşteri ile ilgileniyor. Bilim kurgu gibi değil mi?

Halbuki duygu tanıma teknolojileri hayatın pek çok alanında kullanılmaya başlandı ve yakın gelecekte cihazların, ev aletlerinin, araçların ve aklınıza gelebilecek her şeyin gözü ruh halimiz üzerinde olacak. Bu yazıda söz konusu teknolojilerin nasıl işlediğine ve ne kadar yararlı — ve bazen de tehlikeli — olabileceğine bakacağız.

Yapay EQ

Mevcut duygu tanıma sistemlerinin çoğu, kişinin yüz ifadesi ve ses tonunu ve de söylediklerini veya yazdıklarını analiz eder. Örneğin, şayet bir kişinin ağzının köşeleri yukarı kalkmışsa makine, o kişinin iyi bir ruh halinde olduğuna hükmeder ya da kırışmış bir burun, öfke veya tiksintiye işaret eder. Yüksek ve titrek bir ses tonu ile hızlı konuşma, korku duygusunun göstergesi olabilir. Biri, “yaşasın!” diye bağırıyorsa, muhtemelen mutludur.

Daha karmaşık sistemler ise yüz ifadeleri ve konuşma ile birlikte vücut hareketlerini de analiz eder ve hatta, içinde bulunulan ortamı ve çevreyi de dikkate alır. Bu gibi sistemler, tehditle gülümsemeye zorlanan bir kişinin aslında çok da sevinçli olmadığını fark eder.

Genel olarak duygu tanıma sistemleri, büyük etiketli veri dizilerinden bir duygu ile dışavurumu arasındaki ilişkiyi tespit etmeyi öğrenir. Bu veriler arasında, TV programlarının, gerçek kişilerin yer aldığı görüşme ve deneylerin ses ve video kayıtları, tiyatro veya filmlerden alıntılar, profesyonel aktörlerin diyalogları yer alabilir.

Daha basit sistemler, amaca bağlı olarak fotoğraflar veya derlenmiş metinler ile eğitilebilir. Örneğin bir Microsoft projesi, insanların duygularını, cinsiyetini ve yaklaşık yaşlarını fotoğrafları üzerinden tahmin etmeye çalışıyor.

Peki, duygu tanımada amaç ne?

Gartner, 2022 itibarıyla her on cihazdan birinin duygu tanıma teknolojileri ile donatılacağını öngörüyor. Ancak, bu teknolojiler bazı kuruluşlar tarafından halihazırda kullanılıyor. Örneğin, bir ofise, bankaya veya restorana girdiklerinde müşterileri dost canlısı bir robot karşılıyor olabilir. Aşağıda, bu sistemlerin yararlı olabilecekleri bazı alanları sıraladık.
Güvenlik

Duygu tanıma, aile içi şiddeti ve başka türlü şiddet eylemlerini önlemede kullanılabilir. Sayısız bilimsel makale bu konuya değinmiş olup, girişimciler bu gibi sistemleri okullara ve diğer kurumlara satmaya başlamıştır.

İşe alım

Bazı şirketler, duygu tanıma özellikli yapay zekayı İK asistanı olarak da kullanıyor. Sistem, adayların yüz ifadelerini, kullandıkları anahtar kelimeleri ve tonlamalarını seçim sürecinin en çok zaman alan başlangıç aşamasında değerlendirir ve işe alım uzmanları için adayın söz konusu işi gerçekten isteyip istemediğini, dürüst olup olmadığını ve başka özelliklerini bildiren bir rapor hazırlar.

Müşteri odaklılık

Dubai Karayolları ve Ulaştırma İdaresi, bu yıl müşteri hizmetleri merkezlerinde, insanların memnuniyet düzeylerini belirlemek üzere binaya girerken ve çıkarkenki duygularını karşılaştıran yapay zeka donanımlı kameralar kullanılan ilginç bir sistemi uygulamaya koydu. Hesaplanan puanın belli bir değerin altında kalması durumunda sistem, merkez çalışanlarına hizmet kalitesini iyileştirmeleri yönünde tavsiyede bulunuyor (özel hayatın gizliliği açısından ziyaretçilerin fotoğrafları kaydedilmiyor).

Özel ihtiyaçları olan çocukların sosyalleşmesi

Bir diğer proje, otistik çocukların etraflarındaki kişilerin duygularını yorumlamasına yardımcı olmayı amaçlıyor. Sistem, Google Glass akıllı gözlüklerle çalışıyor. Çocuk bir başka kişiyle etkileşime girdiğinde gözlükler, grafikleri ve sesleri kullanarak söz konusu kişinin duyguları hakkında ipuçları veriyor. Testler, çocukların bu sanal yardımcı sayesinde daha hızlı sosyalleştiğini gösterdi.

Duygu dedektörleri ne kadar etkin?

Duygu tanıma teknolojileri şu anda kusursuz olmaktan çok uzak. Pek çok ABD okulunda kullanılan şiddet algılama teknolojisi buna tipik bir örnektir. Görünen o ki sistem, bir öksürüğü tüyler ürpertici bir çığlıktan daha endişe verici buluyor.

Güney Kaliforniya Üniversitesinden araştırmacılar, yüz tanıma teknolojisini kandırmanın kolay olduğunu tespit etti. Makine, belli yüz ifadelerini otomatik olarak belli duygularla ilişkilendiriyor ancak örneğin, kötü niyetli veya sinsi gülümsemeleri samimi gülümsemelerden henüz ayıramıyor.

Bu bakımdan, bağlamı dikkate alan duygu tanıma sistemleri daha doğru sonuçlar vermektedir. Ancak bu sistemler daha komplekstir ve sayıca çok daha azdır.

Burada konu sadece makinenin neye baktığı değil, aynı zamanda ne üzerine eğitildiğidir. Örneğin, rol icabı oynanan duygular üzerinden eğitilen bir sistem, gerçek hayattaki duygularda zorlanabilir.
Kişisel veri olarak duygular

Duygu tanıma teknolojilerinin yaygınlaşması beraberinde bir diğer önemli tartışma konusu daha doğurur. Ne kadar etkili olurlarsa olsunlar bu sistemler, insanların kişisel alanlarını ihlal etmektedir. Örnek olarak aşağıdaki senaryoyu ele alalım: Yanınızdan geçen birinin kıyafetine gözünüz takılıyor ve siz daha ne olduğunu anlamadan aynı markanın reklam bombardımanına tutuluyorsunuz. Ya da bir toplantı sırasında onaylamayan şekilde kaşlarını çatıyorsunuz ve ileride terfi alırken görmezden geliniyorsunuz.

Gartner’a göre ABD ve Birleşik Krallık’ta yaşayanların yarısından fazlası, yapay zekanın duygularını ve ruh hallerini yorumlamasını istemiyor. Bu arada bazı yerlerde duygu ve yüz tanıma teknolojilerinin kullanımı kanunen yasaklanmış durumda. Örneğin Ekim ayında Kaliforniya, kolluk kuvvetlerinin jest ve mimikler dahil olmak üzere, giysiye takılı kameralarla biyometrik bilgileri kaydetmesini, toplamasını ve analiz etmesini yasaklayan bir kanun çıkardı.

Kanun tasarısını hazırlayanlara göre yüz tanıma teknolojisi kullanmak, insanlardan her saniye pasaportlarını göstermelerini istemekle eşdeğer. Vatadanşların haklarını ihlal eden bir durum ve ödenmemiş park cezası gibi küçük suçları olan insanların daha ciddi suçları polise bildirmekten kaçınmasına yol açabilir.

Yapay duygusuzluk

Mahremiyet problemi o kadar akut ki, duygu dedektörlerinin kandırılması bilimsel araştırmaların dahi konusu haline geldi. Örneğin, Londra Imperial College Üniversitesinden bilim insanları, insan sesinden duyguları çıkaran bir mahremiyet koruma teknolojisi geliştirdi. Sonuç olarak, duygu tanıma teknolojisi ile donatılmış asistan, söylenenleri anlayabilecek ancak konuşanın ruh halini yorumlayamaz.

Yapay zekaya sınırlamalar getirilmesi, kuşkusuz şu anda bile hataya yatkın olan yapay zeka sistemlerinin gelişimini zorlaştıracaktır. Ancak, makinelerin bilinçaltımızın derinliklerine dalmaya başlaması dünyamızın giderek Black Mirror dizisine dönmesi karşısında bir koruyucu olması da güzel. Sonuç olarak, özellikle bazı alanlarda teknolojinin gerçekten işe yaradığından hareketle, duygu tanımanın tamamen rafa kaldırıldığını düşünmemeliyiz.

 

Kaynak: https://www.kaspersky.com.tr/blog/emotional-ai/7483/

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_end_m
    BEĞENDİM
  • 0
    alki_
    ALKIŞ
  • 0
    _a_kin
    ŞAŞKIN
  • 0
    k_t_
    KÖTÜ
  • 0
    berbat
    BERBAT

1959 yılında Samsunda doğdu. 1989-2005 Yılları arasında Temsa, Mitsubishi, Sabancı Holding grubunda Otomotiv, Bilgi işlem ve Yazılım bölümlerinde Müdür olarak çalıştı. Adnan Güney, şu anda, Network Dizayn Yazılım ve Tasarım koordinatörü olarak çalışmalarına devam etmekte. Ayrıca Blogger, Wordpress, Tumblr, Google sites gibi alanlara ilgili olup, uzun yıllardır SEO ve Alexa üzerinde çalışmakta.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir